Kapitalizm

“Kapitalizm” kelimesi, Latince kökenli “capital” (sermaye) kelimesinden türemiştir. Kapital, üretim araçları, para, emek gücü gibi ekonomik değerleri ifade eder. “İzmin” eki ise bir sistem veya ideolojiyi belirtir.

Yani, kapitalizm “sermayeye dayalı ekonomik sistem” anlamına gelir.

  • Özel mülkiyet haklarının korunması,
  • Serbest piyasa ve rekabet,
  • Kâr motive edici güç,
  • Devletin ekonomiye sınırlı müdahalesi (laissez-faire).

Kapitalizmin kökenleri Orta Çağ’ın sonlarına ve Rönesans dönemine kadar uzanır, ancak modern anlamda şekillenmesi 18. ve 19. yüzyıllarda gerçekleşmiştir

Ticaret Devrimi (16.-17. yy): Avrupa’da merkantilizm ve sömürgecilikle sermaye birikimi başladı.
Sanayi Devrimi (18.-19. yy): Buhar gücü, fabrikalar ve seri üretimle kapitalizm küresel bir sistem haline geldi.
Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” (1776): Kapitalizmin teorik temellerini attı (“görünmez el” kavramı).

Karl Marx, 19. yüzyılda yazdığı “das capital” isimli kitap ile kapitalizmi ağır bir şekilde eleştirmiştir ve gerçekten de etkili olmuştur, bunun sayesinde ortaya sosyalizm ve komünizm çıkmıştır. Ancak çoğu kimselerce komünist ideoloji bir ütopyadan ibarettir.

Kapitalizm Ne İster?

Özel Mülkiyet Hakkı, Serbest Piyasa Ekonomisi, Girişim Özgürlüğü ve Rekabet, Kâr Motifi, Minimal Devlet Müdahalesi (Laissez-faire) gibi piyasayı olabildiğince serbest bırakmayı hedefler. Ancak tamamen serbest bırakılması zamanla ortaya çıkabilecek olan “tekel” dediğimiz, alanına hakim olan şirketleri doğurabilir. Buna örnek olarak Google, MasterCard ve Türkiyeden de A-101, Bim gibi şirketleri sayabiliriz. Kendi piyasalarını domine ettikleri için herhangi bir rekabete gerek duymazlar, bu da gelişimin önündeki en büyük engeldir. Rekabet yoksa gelişim de yoktur. Bu yüzden bütün kapitalist ülkelerde bir “Rekabet Kurumu” vardır, piyasayı dengeler ve tekelleşmelerin önüne geçerler.

Arz-Talep

Bu kavram, basitçe, bir mal veya hizmetin piyasada ne kadar bulunduğu (arz) ile tüketicilerin bu ürüne ne kadar ihtiyaç duyduğu (talep) arasındaki ilişkiyi ifade eder. Fiyatlar genellikle bu iki faktörün kesişim noktasında belirlenir.

Arz, üreticilerin belirli bir fiyattan satmaya hazır oldukları mal miktarını gösterir. Örneğin, bir elma üreticisi, elmalarını kilosu 5 liradan satmayı planlıyorsa ve bu fiyattan 1000 kilo elma satışa sunuyorsa, bu onun arzını gösterir. Talep ise tüketicilerin belirli bir fiyattan satın almaya hazır oldukları miktardır. Aynı örnekte, tüketiciler elmanın kilosu 5 lirayken 800 kilo almak istiyorlarsa, bu talep miktarıdır.

Piyasa dengesi, arz ve talebin kesiştiği noktada oluşur. Yukarıdaki örnekte, talep (800 kg) arzdan (1000 kg) az olduğu için muhtemelen fiyatlar düşecek veya üretici stoklarını eritmek için promosyonlar yapacaktır. Tam tersi bir durumda, yani talep arzdan fazla olduğunda ise fiyatlar yükselecektir. Örneğin, lüks bir otomobil modelinin sınırlı sayıda üretilmesi (düşük arz) ama çok sayıda zengin müşterinin bu arabayı istemesi (yüksek talep) durumunda fiyatların yükselmesi buna örnektir.

Gerçek hayattan bir başka örnek olarak pandemi döneminde yaşanan maske krizini ele alabiliriz. Salgının başlarında aniden artan maske talebi karşısında üretim (arz) yetersiz kalmış, bu da fiyatların anormal şekilde yükselmesine neden olmuştu. Zamanla üretim kapasitesi artınca arz talebi karşılamaya başlamış ve fiyatlar normale dönmüştü.

Arz ve talep yasası sadece mal piyasalarında değil, hizmet sektöründe ve işgücü piyasasında da geçerlidir. Örneğin, yazılım mühendisliği gibi nitelikli eleman ihtiyacının yüksek olduğu alanlarda talep fazla olduğundan, bu meslek grubundaki maaşlar diğer birçok mesleğe göre daha yüksektir.

Bu nedenle çinli firmalar bazen kendi yaptıkları binaları yıkarlar, oluşan arz fazla olduğu için fiyatlar düşmektedir. Benzeri durum ülkemizde çiftçilerde yaşanmaktadır, kendi mallarını çöpe atarak oluşan düşük fiyat etiketini kırmak isterler.

Neye Karşı Çıkar?

Merkezi Planlama (Sosyalizm/Komünizm), Aşırı Vergilendirme ve Kamu Harcamaları, Sendikal Hakların Aşırı Genişletilmesi, Eşitlikçi Gelir Dağılımı Zorlaması, Piyasaya Dini/Ahlaki Kısıtlamalar gibi piyasayı kötü yönde etkileyecek, serbestliğe dem vuracak etkenlere karşı çıkarlar. Aşırı vergilendirme ve Kamu Harcamalarının fazla olması, özel şirketlerin büyümesini, mallarını satmasını ve hizmet vermesini zorlaştırır. ABD’de sağlık harcamaları öyle fazladır ki insanlar doktora gitmeye çekinir haldedir, herkes işi olmasa dahi sağlık sigortasını yaptırmaya özen gösterir, çünkü en ufak bir diş ameliyatı bile yüzlerce belki binlerce dolara mal olabilmektedir.

Serbest Piyasa ve Rekabet

Bir şehirde üç çikolata firması olduğunu düşünelim: A MarkasıB Markası ve C Markası.

  • Üretim ve Fiyat Belirleme Özgürlüğü:
    • Her firma, istediği kadar çikolata üretir ve fiyatını kendisi belirler.
    • A Markası → 10 TL (kaliteli kakao, pahalı)
    • B Markası → 7 TL (ucuz ama orta kalite)
    • C Markası → 5 TL (en ucuz, düşük kalite)

Tüketici Tercihi:

  • Tüketiciler, bütçelerine ve zevklerine göre birini seçer.
  • Kalite isteyenler → A Markası
  • Ucuz ama o kadar da dandik olmasını istemeyenler→ B Markası
  • En ucuzu isteyenler → C Markası

Rekabet Nasıl Doğar?

  • Fiyat Rekabeti:
    • B Markası, “A’dan daha ucuza satayım ama C’den daha kaliteli olayım” diyerek 8 TL’ye yeni bir ürün çıkarır.
    • C Markası, müşteri kaybetmemek için 4.5 TL’ye düşürerek indirim yapar.
  • Kalite Rekabeti:
    • A Markası, “Eskisi kadar pahalı olmayan, yeni bir kaliteli ürün yapayım” diyerek 9 TL’ye başka bir çeşit sunar.
    • B Markası, “Paketimi daha şık yapayım, müşteri çekerim” diyerek ambalajını değiştirir.
  • Yenilikçilik Rekabeti:
    • C Markası, “Fındıklı çikolata çıkarayım, rakiplerimde yok” diyerek yeni bir ürün geliştirir.
    • A Markası, “Organik kakao kullanayım, sağlıklı olsun” diyerek pazarda fark yaratır.

Kapitalizm rekabeti kullanarak daha ucuza, daha kaliteli ve çeşitli ürünler alır. Firmalar sürekli iyileştirme yapmak zorunda kalır, maliyetleri düşürür (üretimde tasarruf, teknoloji kullanımı).
Sonucunda ise bazı firmalar elenir, iflas ederek piyasadan çekilir. Talep çok olursa yerine yenisi gelir, az olursa rekabetin sonucu olarak varolan firmalar iyileştirmeye veya ucuzlamaya gider.

Devlet Müdahalesi Olsaydı Ne Olurdu?

  • Fiyat Kontrolü: “Tüm çikolatalar 6 TL olsun” derse:
    • A Markası zarar eder (kalitesini düşürür).
    • C Markası kâr eder ama yenilik yapmaz, böylece sabit fiyat ile sabit ürünler alırsın.
    • Rekabet biter, kalite düşer.

Yani serbest piyasa, kapitalizm, ile birlikte tüketici kendi bütçesine en uygun pahalılıkta ürünü seçebilir. Durumu iyiyse kaliteli olanı veyahut kötüyse en ucuzunu alabilir. Ürünlerde ise rekabet, fiyat savaşları, kalite artışı ve yeniliklerle kendini ileri taşır.