Evlenme, boşanma, borç verme, miras bırakma gibi dinin emirlerini içeren konuların ve suç teşkil eden fuhuş, fesad, kısas durumlarının ayetlerde ve ayetlerle ayrıntılarıyla açıklanması; Yüce Allah’ın ayetinde de zikrettiği gibi kitabın yani Kur’an’ın kendisinde bulunan metodsal özelliklerindendir.
Hud 1,2:” Elif,lam,ra. Bu Habir ve Hakim olan (Allah) tarafından ayetleri muhkem(tek anlamlı) kılınmış sonra ayrıntılarıyla açıklanmış(tafsil edilmiş) bir kitaptır. Allah’tan başkasına kulluk etmemeniz için. Muhakkak ben on(un tarafın)dan (gönderilmiş) sizin için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.“
Ve Kur’an’da her türlü misalden bizlere verilmesi
Kehf 54: “Muhakkak biz bu Kur’an’da insanlar için her örnekten türlü biçimlerde anlattık. Ve insan bir çok şeyde tartışmacıdır.” Öyleyse bize düşen bu ayetleri takip edip öğüt alarak Yüce Allah’ın kitabını incelemektir.
Kur’an’ın özelliklerinden olan ayetlerin tek anlamlılığı (bazı ayetler bkz. Ali imran 7) ve açıklanmışlığı her konuda aramamız gerekn unsurlardırlar ve bizim için öğüt içerirler. Bugün bu şekilde anlamak istediğimiz konu hırsızların elinin kesilmesi cezasıdır. Bunun emrinin verildiği söylenen ayet Maide 38 şu şekildedir:
ﻋﺰﻳﺰ ﷲ و ﷲ ﻣﻦ ﻧ ﺎﻻﻜ ﻛﺴﺒﺎ ﺑﻤﺎ ﺟﺰاًء َاْﻳِﺪَﻳُﻬَﻤﺎ َﻓﺎْﻗَﻄُﻌﻮا اﻟﺴﺎرﻗﺔ و اﻟﺴﺎرق و ﺣﻜﻴﻢ
“Hırsız erkeğin ve hırsız kadının, Allah’tan yaptıklarından ötürü bir ibret olarak bir karşılık olarak o ikisinin ellerini kesin. Ve Allah aziz(şerefli, izzetli)dir hakim(hüküm verici, hikmet sahibi)dir.”(Maide 38)
“Kim zulmünden sonra töbe eder(günahını terk eder) ve ıslah olursa (huzursuzluk vermeyi bırakırsa) Allah tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.”(Maide 39)
Burada inceleyeceğimiz kelimeler yed( ي د ى) ve kadaA( ق ط ع) kelimeleridir. Bu kelimeler “el” ve “kesmek” anlamıda kullanılabilseler dahi fiziksel mi mecaz anlamında mı ya da diğer kelime anlamlarında kullanılıyor mu incelemek gerekir.
Yed Kelimesi (ى د ي)
Temelde “el” anlamına gelen bu kelimenin literatürede ve Kur’an’da soyut anlam taşıyacak şekilde kullanımı oldukça yaygındır Kur’an’da 120 kere geçer. Tekili “ön, amel, güç” gibi anlamları vardır.
Örnekleri:
Maide 11: “Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini unutmayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah’tan korkun ve müminler yalnızca Allah’a güvensinler.”
Enam 7: “Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de inkâr ediciler: Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir, derlerdi.”
Rad 11: “Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır….”
Ali İmran 26: “De ki: Mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğine izzet verir, dilediğine de zillet verirsin. Hayır senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.”
Tevbe 14: “Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.”
Fetih 10: “Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
Ayetlerde görüldüğü gibi el kelimesinin somut ve soyut pek çok kullanımı vardır ki bazı ayetlerde somut anlamının mümkün olamayacağını görüyoruz. Dolayısıyla Maide 38’de el kelimesi için “güç, kuvvet, amel” anlamı verilip mecazi olduğunu söylemek tamamen yanlış olmaz. Fakat birazdan kelimenin şahıslarla ve ayette kullanımının noktalarıyla değerlendireceğiz.
2. KadaA Kelimesi (ق ط ع)
Sözlükte kesmek/koparmak anlamına gelen kelime, cisimler gibi gözle görülen bir şeyi veya varlıkları sadece akılla bilinen şeyler gibi basiretle/sağgörüyle algılanan şeyleri birbirinden ayırmak demektir. Kur’an’da 36 defa geçen kelimenin soyut somut anlamı ve fiil olarak 2 sık kullanılan babı vardır. Sık kullanılan bu bablar fiilin sade hali ve tef’il babıdır. Birçok kelimede bariz şekilde anlam farklılığı arz eden bu durum bu kelimede biraz benzerdir. “kadA” ve “teqdi” olarak sınıflandırıp anlamlarına göre şu şekilde Kur’an’da geçmektedir:
-Somut kesme anlamı
Maide 33: “Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi(taqdi:’), yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.
Taha 71: “(Firavun) Şöyle dedi: Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi! Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur. Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim(taqdi:’) ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız.”
Haşr 5: “Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz(kadA) veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah’ın izniyledir ve O’nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir.”
Hakka 46: “Sonra onun can damarını koparırdık(kadA) (onu yaşatmazdık).”
Yusuf 31: “Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Onlardan herbirine bir bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken Yusuf’a): «Çık karşılarına!» dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler(taqdi:’) ve dediler ki: Hâşâ Rabbimiz! Bu bir beşer değil… Bu ancak üstün bir melektir!”
Yusuf 50: “(Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki: «Onu bana getirin!» Elçi, Yusuf’a geldiği zaman, (Yusuf) dedi ki: «Efendine dön de ona: Ellerini kesen(taqdi:’) o kadınların zoru neydi? diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.»”

-Kökünü kurutmak, soyunu bitirmek ve sonlandırmak anlamı
Ali İmran 127: “Allah, kâfirlerden bir kısmının kökünü kessin(kadA) yahut onları perişan etsin, böylece kaybetmiş bir halde dönüp gitsinler diye.
Araf 72: “Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik(kadA).”
Rad 25: “Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) terk edenler (kadA) ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır.”
Muhammed 22: “Geri dönerseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabalık bağlarını kesmeye(taqdi:’) dönmüş olmaz mısınız?”
-Birkaç parçaya ayrılmak
Araf 160: “Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki kabileye ayırdık(taqdi:’). Kavmi kendisinden su isteyince, Musa’ya, «Asanı taşa vur!» diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi. Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki) «Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yeyin.» Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendilerine zulmediyorlardı.”
Araf 168: “Onları gurup gurup yeryüzüne dağıttık(taqdi:’). Onlardan iyi kimseler vardır, yine onlardan bundan aşağıda olanları da vardır. Belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik.”
Rad 31: “Eğer okunan bir Kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı(taqdi:’), yahut onunla ölüler konuşturulsaydı…”
Muhammed 15: “…Hiç bu, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek(taqdi:’) kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?”
-Vaktin girmesi
Hud 81: (Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında(isim hali kıd’) ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?

-Yol kesicilik yapmak ve yol katetmek
Tevbe 121: “Allah onları, yapmakta olduklarının en güzeli ile mükâfatlandırmak için küçük büyük yaptıkları her masraf, geçtikleri(kadA) her vâdi mutlaka onların lehine yazılır.”
Ankebut 29: “Siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek(kadA) ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: Doğru söyleyenlerden isen, Allah’ın azabını getir bize!”
-İşi kararlaştırmak
Neml 32: “dedi ki: Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. Siz yanımda olmadan (size danışmadan) hiçbir işi kestirip(ismi fail olarak kadA yapan) atmam.
Ayetlerdeki kesme kelimesinin bab farklılıklarına baktığımızda tam ve net bir anlam farkı bulamamışımdır. Ayrıca kullanıldığı yerlerin benzerliğine de bakarsak bu konuda ayrımdan ziyade yalnız kelimenin anlamı hakkında konuşabiliriz.
3. Nekele Kelimesi (ن ك ل )
Sade fiil olarak ”bir şeyi yapamadı, aciz ve zayıf kaldı” anlamına gelir. İsim olarak da (nikal) şeklinde ve anlamları: “Başkasına ibret olsun diye verilen ceza”(Müfredat) “Başkasına ders ve ibret olarak yaptığın şeye denir; onu duyduğunda veya gördüğünde korkup yapmaz”(Halil b. Ahmed, Kitabul-Ayn, “nkl”md, V, 372)
Şu ayet bu anlamı ifade eder: “İçinizden cumartesi gününde haddi aşanlara ‘aşağılık maymunlar olun!’ dediğimizi bildiniz. Biz bunu önündekilere(oradakilere) ve arkasındakiler(sonraki nesiller) için bir ibret(nikal) ve öğüt olarak, muttakiler için kıldık.”(Bakara 65-66)
Bu kelimenin bir ibret olduğu ve korkutucu özelliğinin bulunduğunu anlayabiliyoruz. Ayeti değerlendirirken mutlaka bunu göz önünde bulundurmalıyız.
4. Bu Konuda Görüşler ve Analiz
Kelimelerin hangi anlamlara geldiğini görmeye çalıştık. Şimdi ilk olarak Maide 38’de “KadaA” kelimesinin kesmek, “eydi” kelimesini eller anlamında alırsak; ayetteki kelimesi çoğul kalıptaki “eller” kelimesinin yanında “o ikisi” anlamındaki şahıs zamirini içerir.
Yani “o ikisinin elleri” olarak çevirilir. O ikisinde kasıt “kadın hırsız” ve “erkek hırsız”dır. Bu anlamda ilk değineceğim konu iki elin de kesilmesi gerektiğidir. Bu ayette geçen “o erkek hırsız” ve “o kadın hırsız” belirtili isimlerinin çoğul manasının olduğu -tekil isim kalıbında olmasına rağmen- açıktır. Yani kastedilenler tüm erkek hırsızlar ve tüm kadın hırsızlardır. Yoksa “o hırsız” olarak alıp sadece 2 tane insanın elini keserdik ve diğer hırsızlar için bir hüküm içermezdi. Yani burada “eller” kelimesi aslında iki taneden çok daha fazla kişiyi belirttiği için herkesin bir tane eli kesilse gene ifadeye uyar. “o iki kişinin elleri” derken “kadın hırsızların ve erkek hırsızların ellleri” anlamına geldiği açıktır.

Arapça’da çoğul isimler 3 veya 3’ten fazla varlığa dalalet ettiği için eğer iki kişi olarak alsaydık iki elinde( yani 4 el toplamda) kesilmesinin gerekeceğini söylerdik. Sonuçta eğer burada “asıl kastedilen her hırsızın bir elinin kesilmesidir” gibi bir savunma gelirse bu haklılık payına sahiptir. Gerçek anlamının yerine tamemen mecaz anlamının alınıp kesmek fiilinin “engellemek, durdurmak” anlamı verilmesi de mevcut görüşler arasındadır.Eğer “el” kelimesine “güç, amel” anlamı verirseniz“ gücünü parçala, gücünü bitir” anlamını verebilirsiniz.
Fakat kesmek ve el kelimelerinin birlikte geçtiği yerlerin hepsinde fizksel anlam mevcuttur(Maide 33, Araf 124, Yusuf 31, Yusuf 50, Taha 71, Şuara 49). Yani hiçbir yerde “gücünü kesin” anlamında “elini kesin” geçmemektedir. Aynı zamanda ayette yer alan “nikal” kelimesi ibret, öğüt ve korkutucu unsur olarak anlam verdiği için hırsızlık olayına herhangi bir ceza verilmemesi mümkün değilken bunun ibret teşkil edip caydırıcı olması(tabi ki de mevcudiyeti itibarı ile) gerekmektedir. Yani herkesin malını yüksek güvenlikle tutup herhangi bir hırsızlık olayında ceza verilmemesi mümkün değildir.
İslam tarihinde, hadislerde ve fıkıhta hırsızların elinin tam olarak neresinden kesileceğine dair bir netlik olmayıp farklı yerlerde farklı uygulamalar karşımıza çıkmaktadır. Belli bir meblanın üzerindeki tutarlarda ellerin kesilmesi, belli ürünlere ceza verilmemesi; iki elin birden kesilmesi, tek elin kesilmesi; halifelerde farklı uygulamalarla muhtelif durumlar mevcuttur. Aynı zamanda çocuklar ve akılsızlar yükümlülüğü kaldırması da bir unsurudur. “Elleri kesmek” ifadesinin geçtiği yerlerden biri Yusuf Suresinde tuzak kuran kadınların kendi ellerini bıçak ile kesmeleridir.
Burada Maide 38’deki fiilin aynı babı kullanılmasa da el ve kesmek fiilinin bir misalidir. İki ellerini birden kesemeyecekleri bariz aşikardır. Aynı zamanda başka bir nokta da kadınların ellerini bileklerden kesip kesmediğidir. Buradaki kadınlar ellerini bileklerinden kesip koparmışlar mı yoksa bir kaza, bir gaflet süsü verip elin bir bölümünü üstün körü mü kesmişlerdir? Bu örnek bir tek elin kesilmesi ve elin bileklerden değil sadece bir kısmının üstünkörü kesilmesinin örneğidir. “ellerin çaprazlama kesilmesi” ifdadesi hem Maide 33’te ayaklarla birlikte geçmekte hem de Firavun’un sözlerinde ayaklarla birlikte geçmektedir. Ayrıca burada net bir şekilde “çaprazlama” ifadesi vardır ve ayaklar da dahildir. Bu yazanların tamemen ayağı ve eli kopatmak olduğundan bahsedebiliriz fakat hırsızın cezasında elin bilekten kesilmesini tek başına ifade etmez.
5. Sonuç ve Düşüncem
Hırsızların ellerinin kesilmesi konusu sadece günümüz dünyasında değil evvelden beri şekli, uygulaması, unsurları tartışılagelmiş ve İslam dünyasında muhtelif ilkeleri bulunan bir kanuna dönüşmüştür.
Hadisler ve Fıkıhla daha farklı vaziyetlere bürünmüştür. Günümüzde ise soyut anlamlı yorumu yaygındır. Bizler bir müslüman olarak bizi doğru yola iletenin ne nebiler olduğunu, ne sahabeler olduğunu ne de ailemizin ya da ülkemiz insanlarının olduğunu bilir; ayette de geçtiği gibi yanlızca Allah’tan yardım dilememiz gerektiğinin farkındayızdır.
Onun ayetlerine karşı bir küfür yani üzerini örtme, yüz çevirme, yalanlama asla kabul edilebilir değildir. Yüce Allah’ın Araf 3, Hud1-2, Casiye 6, Murselat 50, Ankebut 51, Hakka 44-48, Maide 99, Maide 100 gibi ayetlerinde onun indirdiğine uymamızı, sonraki sözlere inanmamamızı, resulünün kendi iradesiyle bir şeyi dine katamayacağını ve onun da Allah’ın indirdiğine uyma görevinin olduğu bilinciyle ancak bir müslüman olabileceğimizin idrakindeyizdir.Dolayısıyla Tanrı’nın kulu olup başkasının kulu olmamak için bu ayetleri incelemişimdir.
Ayette ellerin kesilmesi emrinde yalnız bir elin kesilmesinin mümkün olabileceği; ellerin bilekten, koldan kopartılarak kesilmesinin belirtilmediği veya yanlızca yaralandırmaya engel bir açıklamanın bulunmaması; mecaz anlamının konuya uzak olduğu ve illa ibretlik bir unsurunun bulunması zorunululuğu; Kur’an’ın her şekilde kapsayıcılığı için çocukları ve yetişkinleri, bunu yapan herkesi kapsayacağı bilinciyle benim düşüncem: Bu ayette geçen elin kesilmesi elde yara bırakacak şekilde elin kesilmesidir. Parmak da kesilebilir, derin bir yara açılıp ibret amaçlı olabilir. Fakir’in çalması evet, onurundan ötürüdür fakat bu toplumda huzursuzluğa sebebiyet verebileceği ve art niyeti ortaya çıkartabileceği için ellerine her hırsızlıklarında bıçakla çizik atılır( ve ya parmağı kesilir).
Çocuk için de ikaz olarak bu geçici fakat ciddi davranışı ben uygun görüyorum.

Bir sonraki Ayette Maide 39: ”Kim zulmünden sonra töbe eder(günahını terk eder) ve ıslah olursa (huzursuzluk vermeyi bırakırsa) Allah tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.” Yazan bu yazılar kişinin günahından vazgeçebilip huzursuzluk yapmayı bırakabilmesini ifade ediyor. Eğer iki elini de yahut bir daha hırsızlık yapamayacak halde bırakırsak nasıl ıslah olacak? O zaman onun seçimi olamaz ki. Zaten bu hesaba katılmasa bile 38. Ayette iki elinin kesilmesi kesinlik olarak çıkarılamaz. Bilekten kesme de öyle. O zaman ben diyorum ki hırsızın ellerinden ikisine de ya da bir tanesine, kopartma olmaksızın, tekrar iş tutabilir ve çalabilir şekilde bırakarak, belli süre(ya da sürekli) kalacak yara açılmalıdır. Onun hırsızlıktan sonra tövbe edip yarattığı fesattan vazgeçmesi elinin kesilme cezasını değiştirmeyecektir. Fakat bundan sonrası için düzgün bir itikadda müslüman hayatı onu bekliyor olabilecek. Benim düşüncemin Kur’an literatürüne ve ayetlerinin sınırlarına uyduğunu düşünüyorum ve hatta geçmiş uygulamalarla da az çok uyuştuğunu görebiliyorum.
Hadislerde geçen el kesme ifadelerinin ayrıyeten hadisi kabul edenlerce tahlili yapılmalı ve bileklerden başka çözümün olup olmadığı hadis camiasında tartışılmalıdır. Fakat ben hadisleri dinin kaynağı saymayan biri olarak ulaştığım sonuç böyledir. Belki ileride bana destek verecek tarihi ifadeler karşıma çıkar. Gerçekten de düz bir şekilde okuduğumuzda bu bulduğum sonuç bana hiç garip gelmiyor. Ayetin dili ve anlamıyla da uyuşuyor.
Tanrı’ma bana verdiği her şey için şükürler olsun. Övgüler ona aittir. Onun sayesinde güzel bir araştırma yapabildim ve güzel bir sonuç buldum. Belki ileride farklılaşıcak ve gelişecektir bu görüşüm. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Lütfen bulduğum sonucu ve tahlilerimi, İslam’a bakış açımı ve Kur’an merkezli din görüşümü de dikkate alarak, eleştiriniz ( yani şu hadis aksi gibi şeyler getirmeyin) ve bana dönüt veriniz. Tekrardan teşekkür eder. Hepinize güzel günler dilerim.
Ayrıyeten konu hakkında bazı görüşleri örenmek istiyorsanız şunları inceleyebilirsiniz:
Gürkan Engin’in “Kur’an’a Göre Hırsızın Eli Kesilir mi?” videosu;
Doç. Dr. Savaş KOCABAŞ, Hırsızlık Ayetinde ‘El Kesme’nin ‘Güç Kesme ve Engelleme’ Şeklindeki Modern Yorumunun Analizi, İslam Hukuku Araştırmalar Dergisi, sy.35, 2020, s. 215-252